Modern Türk Şiirini okurken öteden beri dikkatimi çeken bir şey var: Gerek bir atmosfer olarak KIŞ mevsimi, gerekse bir tabiat olayı olarak KAR yağışı şiirimizde oldukça güçlü temalar olarak yer almakta. Bu gücün hem nicelik hem de nitelik bakımdan geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Yani söz konusu temalar şiirimizde hem sayıca azımsanmayacak bir yere sahip, hem de bu temaların kullanıldığı şiirler; poetik olarak oldukça yüksek düzeydeler (genel itibarla).
Sanatın bir ayna olduğu ve insanı-toplumu-tabiatı yansıtmakla mukayyet olduğu fikrini esas alan yansıtma kuramını[1]Yansıtma kuramı hakkında detaylı bilgi için Berna Moran’ın çalısmasına başvurulabilir. bkz; Moran (2022). Edebiyat Kuramları ve Eleştiri. İletişim referans alırsak bu durumu tabii karşılayabiliriz. Öyle ya KAR ve KIŞ da neticede birer tabiat hadisesidir ve tabiata ayna tutan sanatçının (şairin) bu temaları kullanması (yansıtması) gayet doğaldır.
Ancak böyle bir izah birkaç bakımdan yetersiz olacaktır: Birincisi tıpkı KIŞ ve KAR gibi tabiata ait şeyler olan diğer temalarda (YAZ ve BAHAR mevsimleri; veya rüzgar, lodos, yağmur… gibi tabiat olayları) KIŞ şiirlerindeki düzeyde bir parlaklık göremiyoruz.
Örneğin modern Türk edebiyatında yazılmış BAHAR şiirleri, sayıca KIŞ şiirlerinden az olmasa da (hatta muhtemelen fazladır) hiçbiri bir Elhan-ı Şita ayarında değildir.
Tabiat olaylarından da yağmuru ele alalım. YAĞMUR şiirleri sayıca KAR şiirlerinden fazladır. Fakat bunların birçoğu güzel şiirler olmakla birlikte iddiasız, minör şiirlerdir. Belki de hiçbiri Dıranas’ın “Kar” şiiri kadar çarpıcı ve güçlü değildir.
Bunun sebebi bana sorarsanız biraz da KIŞ’ın ve KAR’ın çok özel ve ender durumlar olmasında saklı. Her ne kadar KIŞ mevsimi diğer mevsimlerden çok daha kısa sürüyor olmasa, hatta yaklaşık olarak aynı uzunlukta olsa bile KIŞ atmosferinin, kış imajının tam anlamıyla vuku bulduğu, karın yağdığı, etrafın beyaza büründüğü zaman dilimi; yılın oldukça kısa bir parçasını teşkil eder.
İşte şiirimizde bu denli güçlü KAR şiirlerinin mevcut oluşunun önemli bir sebebi, tam da budur kanaatimce. Bu ender, hususi, bir bakıma sıradışı atmosfer (KIŞ ve KAR) karşısında şairlerin hayret hissi ve dolayısıyla ilham duyguları adeta coşmuş ve taşmıştır anlaşıldığı üzere.
Yansıtma kuramının açıklamakta kifayetsiz kakacağı bir diğer husus da şudur ki Türk edebiyatında kar şiirlerinin birdenbire çoğalıp yayıldığı çağlar, Servet-i Fünûn yıllarındadır. Ondan evvel ne şiirimizdeki batı tesirinin miladı olan Tanzimat’ta, ne daha uzak geçmişteki klasik divan şiirimizde, ne de halk şiirimizde söz konusu temaların (kar ve kış) bu derece yoğunlaştığını görmüyoruz.
Elbette eski şiirimizde de kar ve kış unsurlarına rastlamak mümkün. Ama bu örnekler genellikle zengin bir tema olmaktan çok dar bir çerçevede gelişen kullanımlardan ibaret. Örneğin; halk şiirinde kar ve bilhassa karlı dağlar, bir tema olmaktan ziyade ekseriyetle aşılması güç engelleri, zorlukları temsil eden bir simge olarak kullanılagelmiştir:
“Karşıki dağlar da karlı dağ olsa
Çevre yanı mor sümbüllü bağ olsa
Ağa olsa paşa olsa beğ olsa
Yakasız gömleğe sarılır bir gün”
-Karacaoğlan
“Harami gibi yoluma
Aykırı inen karlı dağ
Ben yârimden ayrı düştüm
Sen yolumu bağlar mısın”
-Yunus Emre
Yine klasik edebiyatımızda da kış mevsiminin konu edilişinden söz etmek gerekirse şitâiyye ismi verilen kış kasideleri yerinde bir örnek olacaktır. Ancak malumunuz üzere divan edebiyatında şairlerin mevsimi bahardır, dolayısıyla divan edebiyatı, şitâiyyelerden çok bahâriyyelerin edebiyatıdır. Üstelik bu şitâiyyeler, kışın şairde uyandırdığı his ve duygularla yazılmaz; bahâriyyeler gibi şairlerin hüner sahası olarak varlık göstermişlerdir.
Karlar yağdı sanur halk velî berd-i ‘acûz
Sakalın yolmadadur zâl-i sipihrün tel tel
(halk kar yağdı sanır ama aslında kocakarı soğukluğuyla ihtiyar gökyüzünün tel tel sakalını yolmaktadır.)
-Gelibolulu Mustafa Âlî
Ancak ne olduysa edebiyat tarihçilerinin Servet-i Fünûn dönemi olarak isimlendirdikleri 1890’lı yıllardan itibaren kış ve kar şiirlerinde muazzam bir artış ve gelişim meydana gelmiş.
KAR ve KIŞ birer tabiat olayı olarak 150 yıllık hadiseler olmadığına göre yansıtma kuramının bize sunduğu açıklamanın ötesine geçip tarihsel bir izah da getirmemiz bu noktada yararlı olacaktır. Bu yazı hacim ve amaç bakımından söz konusu meseleyi bütünüyle kapsamak ve çözümlemek iddiasından uzak olduğudan, fazla uzatmadan kestirme bir izahat yapalım o halde:
Bilindiği üzere Servet-i Fünûn devri Türk Şiirinde -Fransız Şiiriyle olan etkileşimin de bir neticesi olarak- Sembolizm, Parnasizm gibi akımların rüzgarının estiği dönemdir. Doğal olarak bu ruzigarın kaynağı olan Servet-i Fünûn şairleri için; imaj, tasvir, görsellik oldukça önemli şeylerdi. Kış mevsimi ve hususen kar yağışı tüm bunlar için biçilmiş kaftandı.
Elbette kış teması Servet-i Fünûn devrinde böyle parlak neticeler verince devamı gelecekti. Şiirimizin daha sonraki dönemlerinde, özellikle imaj, tasvir, görsellik gibi unsurları şiirinde güçlü biçimde temsil eden; Yahya Kemal, Dıranas , Attila İlhan, Karakoç, Cansever ve daha birçok şairimiz, söz konusu temayı şiirlerinde parlak biçimlerde işlediler…
Antoloji Üzerine:
Bu antolojiyi hazırlarken temel motivasyonum baştaki yazıda da değindiğim gibi; modern şiirimizde kış ve kar temalarının oldukça sık ve parlak biçimde kullanılmış olmasıydı. Bu şiirlerden müteşekkil bir seçkinin güzel bir çalışma olacağını düşündüm. Oldu da (bence).
Şiirleri seçerken elbette belli bir estetik çıtayı koruma endişesiyle hareket ettim. Ancak bu antoloji tematik bir derleme olduğundan bu çıtanın en yüksek düzeyde olmadığını söyleyebilirim. Aksi takdirde birkaç şiirle iktifa etmek durumunda kalacaktım, ki bir antolojiden söz etmek için daha fazlasına ihtiyaç vardı.
Yine de tema ve konusu bakımından bu seçkiye uygun düşen birçok metni, şiir sıfatına layık görmediğim için bu çalışmanın dışında tuttuğumu da belirtmek isterim.
Netice olarak; kimisi çok yüksek seviyede bir poetik değer sahibi, kimisi ise o seviyede olmasa da şiir olarak anılmayı hak edecek bir düzey yakalayabilmiş yirmi adet şiirden mürekkep bir antoloji çıktı ortaya.
Okuyan herkese faydalı olması ümidiyle…
Antoloji şurada:
Dipnot
1 | Yansıtma kuramı hakkında detaylı bilgi için Berna Moran’ın çalısmasına başvurulabilir. bkz; Moran (2022). Edebiyat Kuramları ve Eleştiri. İletişim |
---|