-Platon, şairleri kendi şehrinden kovarken hakikate meftun kimselerin hatırını tutuyordu. Şairler/ozanlar sözü belagatin kurbanı etmekte haksızdılar ama sözün kıymeti harbiyesine halel getirecek öyle topluluklar çıkacaktı ki insanların şairleri özleyecek hakikat-şinaslığı dahi kalmayacaktı.-
Avrupai bir tesmiye olarak bilgi çağı/enformasyon çağı isimlendirmesi biraz da niyet ve istek barındırmakla beraber tarihini matbaadan başlatabileceğimiz bir süreç. Bilginin avam içinde kullanılabilir hale gelmesi matbuatın yaygınlaşmasının bir sonucudur. Bilginin yeni bir form inşa etmesi beraberinde yeni özneleri de getirecekti. Matbaa ile ortaya çıkan en kesin özneler şüphesiz gazetecilerdi zira bilimsel, teknik bilgi ile aktüeli mezc eden, tavan ile taban arasındaki bilgi geçişliliğini sağlayan bu sınıf toplumda tezahür eden bilgi biçimlerine de kendi anlayışını zerk edecekti.
Gazete ve demokrasi döneminin çağdaş yapıları için bir voltranı oluşturdu zira kitlenin siyasal ve sosyal mobilizasyonu bu kavramlar etrafında yükseldi. Ziya Gökalp*kendi dönemi için gazeteyi, yığınların karanlık dimağlarında yakılan bir meşale addederek düşünsel ve hissi bir ortaklık aracı olarak görmüştür. Bu sebeptendir ki 1924 yılında yayınladığı makaleyi “Yirminci Asrın En Mühim Müessesi Gazetedir” ismiyle neşrederek gazetenin toplumsal fonksiyonlarına büyük bir atıfta bulunmuştur. “İnsanlar ortak gündemler etrafında simetrik-asimetrik de olsa düşünce üretebildiği kadar bir millet şuuruna erişirler” fikrinden yola çıkılarak taltif edilen gazete, Gökalp’in nazarında sözel/şifahi bir yapıyı arz eden cemm-i gafirin/insan kalabalığının/insan toplamının aksine kalıcı bir efkarı umumi/kamuoyu ancak gazete ile mümkün olabilirdi.
Modernleşme idealinin izlerini sürebildiğimiz bu tutumlarla Gökalp, ulus anlayışının zeminine taş taşımanın yanı sıra bu efkarıumumiyenin yol göstericisi ya da idarecisi kabilinden “gazeteci” öznesinin de faaliyet sahasını tanımlıyordu. Zira ammenin/kamunun bilgiye yönelme ve bilgiyi edinme eğilimleri gazetecilerin kalemleri vasıtasıyla imkân bulabilecekti. Bu idealist yaklaşımın bir göstergesi kabilinden 20. yüzyılın başlangıcında arzıendam eden gazeteci tipi de yarı aydın formunda kâh akademik unvanları bünyesinde barındıran entelektüeller kâh soylu/aristokrat bir nesebin temsilcileri olagelmişlerdir.
Aslında kapsamlı bir eleştiriye tabi tutulması gereken bu yarı aydın gazeteci tipi çağdaş dönemde tarihçi-gazeteci, sosyolog-gazeteci gibi kimliklerle ana akım bilimsel meselelere aktüel dilin sınırları içerisinde müdahil olmuştur. Türkiye’de uzunca bir dönem seçkin yayınevlerinin araştırma dizilerinde kitapları neşredilen -akademik unvanı olsun ya da olmasın- araştırmacı gazeteciler mensubu oldukları siyasal akımların görüş ve düşünceleriyle gazetedeki köşelerinin popülaritesini kullanarak İslam Tarihi’nden, Cumhuriyet Tarihi’ne, Sultan 2. Abdülhamid Han’ın hatıralarından, illüminati ve ezoterik tarikatlara kadar çok çeşitli alanlarda kalem oynattılar. İlmi ve entelektüel boyuttan son derece yoksun bu eserler aslında matbaanın kolay ve demokratik anlayışının açtığı yoldan ilerleyen vakıalardı. Gazetecilerden sadır olan eserlerin vasat bir bilgi ve dil düzeyine sahip olması şaşırtıcı değildi zira vasatı menzil edilerek üretilen bilgi, manipülasyon ve yalandan sonuna kadar nasibini alacaktı. Meselenin acı tarafı ise bu gazeteci tipinin eşik bekçisi olarak insanlar nazarında etkileyici ve yetkin bir noktada konumlandırılmasıydı.
Halkın bilgilendirilmesi ve katılımcı demokrasinin bir ayağı olarak yola çıkan gazete ortak kamu oluşturabildi mi tartışılabilir fakat şurası kesin ki gazete ve gazeteci vasatizm gömleğini halka giydirmek noktasında son derece başarılı oldu. Nihayetinde bir gazeteci bakış açısı tarihi okurken ve yazarken Goethe’yi ve Kant’ı Müslüman yaparak Osmanlı ilim dünyasını bağnaz ilkelerin etrafında oluşmuş bir organizasyon olarak görecekti.
İlme muhatap olmasak da derecesini anlayanlardan olmak duasıyla…[1]Burada tartışılan meselede Merhum Ziya Gökalp’in dönemi şartları içerisindeki faaliyetlerinin gazete-yazılı basın açısından tartışılmasıdır. Amaç Ziya Gökalp’in şümullü … Continue reading
Dipnot
1 | Burada tartışılan meselede Merhum Ziya Gökalp’in dönemi şartları içerisindeki faaliyetlerinin gazete-yazılı basın açısından tartışılmasıdır. Amaç Ziya Gökalp’in şümullü fikriyatını tartışmak ya da tarihçeyi hayatına şerh düşmek değildir zira kendisi yarı-aydın gazeteci tipinin son derece dışında dirayetli bir ilim adamı olma özelliğini hayatın son safhalarına kadar göstermiştir. Bu vesileyle kendisine rahmet diliyorum. |
---|
Çağlar Ebubekir Enfokrasi Enformasyon Gazete Matbaa Vasatizm