menu Menü
Logo Yengi Mecmua

Sahra-yı muhabbetde o divanelerüz kim

Mecnun-ı melametzede en akilimüzdür



Önceki BİZE NE? Sonraki

UÇ UÇ BÖCEĞİ

Günlük konuşmalarımızda kelimeler havada uçuşup duran ve ne olduğu kestirilemeyen tanelere benzer. Bizler iletişimimizi bu “ne olduğu belli olmama” durumuna sırtımızı yaslayarak gerçekleştiririz. Eğer bu havada uçuşup duran taneciği yakalayıp inceleyecek olursak bizi ne bekliyor? Ya onu anlama noktasında derin dehlizlere dalacağız, çoğu zaman kesin bir sonuca varamayacağız ya da onu tekrar salıp uçmasına izin vererek bu soruları kafamızdan atacağız. Misal olarak zaman kelimesini gösterebiliriz. Bir düşünün. “Artık gitme zamanı geldi” demek ne kadar kolay. Peki zaman kelimesi o kadar kolay mı?

O bir kelimeyi yakaladığımızda onun etrafında bir haleyle karşılaşırız. O kelimenin anlamı bu pusun ve buğunun bir yerindedir. Tıpkı elektron bulutunda olduğu gibi.

Elektrondan söz açmamın sebebi Heisenberg’e kulak vermek. Bizler Heisenberg’in teoreminden bir elektronun hızını ve konumunu aynı anda tespit edemediğimizi öğreniyoruz. Yani bu kelimeleri kapıp durdurduğumuzda onların muhtevasına dalabiliyoruz; uçuşmasına izin verdiğimizdeyse muhtevası hakkında bir fikir sahibi olamıyoruz. Sadece geçici bir süreliğine -bir anlığına- “falanca” kabul edip hayatımıza devam ediyoruz. Konuşmak için buna mecburuz. Ama bu kelimeler elbette hayatımızın bir yerine etrafındaki hale-pus ile beraber girecek. Orası neresi? Orası şiir.

Şiirin içindeki her bir kelime bizden intikam almak için bize saldırır. Kelimeleri hoyratça kullandığımız günlerin öcü, boşa verdiğimiz seslerin bedeli. O hale ve pus içerisinde bir yere yerleşen cevher, bu kez gücünü pus içinde olmasından, belirsizliğinden ve yanlış anlaşılmalardan(?) alır.

İnsanın ve dünyanın insana olan etkilerinin çetelesi tutulamaz idiyse insan sözü olan şiirin yapı taşı olan kelimenin de çetelesi tutulamaz olmalı. Dondurulmuş kelimeler insanı kaldıracak esneklikten mahrumdur. Onların üzerinde fazla durmadan hemen bir diğerine geçtiğimiz takdirde varlıklarını sürdürürler. Biri çıkıp da neyin üzerinde gittiği hakkında fazladan bir kaç saniye, dakika, gün, ay, yıl düşünürse o kelime çatlar, parçalanır ve bir yerlerimize batar.

Dediğimiz gibi şiirin içindeki kelimeler müstesna. Şiir, insan sözüne insanın kendisinin katılmış hali olarak; insanı taşır.

Heisenberg Mehmet Tahir


Önceki Sonraki

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İptal Yorum gönder

keyboard_arrow_up