menu Menü
Logo Yengi Mecmua

Sahra-yı muhabbetde o divanelerüz kim

Mecnun-ı melametzede en akilimüzdür



SORU-CEVAP Önceki TABLO Sonraki

SÖZÜ DİLDE KELAMI GÖNÜLDE

İnsan dünyada vardır ve varlığını tahkim eden en mühim husus da dünyayı imar etmesinden geçer. Elbette ki bu imar, sadece dünyayı bayındır hale getirmekle sınırlı kalamayacak bir faaliyettir. İnsanın dünyayı imar etmesinin birincil yolu Ragıb El İsfahani’nin ifade ettiği şekli ile bir dili konuşmaktır. Zira bir dil konuşmakla insanın natık olmaklığı yerine gelmiş olacak bunun yanı sıra da konuşulan dil ve söylenilen söz etrafında ortak anlamlar, manalar, duyuş ve düşünüşler ortaya çıkacaktır. Bu durum bir toplumsal organizasyonun temelini teşkil etmektedir. Kültürler; kolektif grupların ortak düşünce ve hissiyatlarının tezahürleri çerçevesinde gelişir. Talcott Parsons toplumsal organizasyonu hülasa ederken “Kültür” başlığına temel bir önem atfetmiştir. Kültürü en temelde özetlemek faaliyetine girişecek olursak da bunun özünü dil ve dahi söz oluşturur. Aynı sözü aynı manalara hasreden insanlar bir aynilikte buluşur. Cemiyeti parçalayan da aynı sözleri farklı ontolojik kodlarla yorumlayarak bir başka manaya yormaktadır.

Söze biçtiğimiz anlamın ötesinde bugün kendilik iddiamızın medlulü olan bir diğer mesele de “kelam”a muhataplığımızdır. Türlü nankörlüklere kurban ettiğimiz Türkçe, farkında olmaksak da dünya üzerindeki teminatımızdır. Bununla birlikte Türkçe, kelamın kendisi değil onun menfezidir. Bizi biz yapan ve dahi bize bizlik olmayı yükleyen de bu kelamın ta kendisidir. Yalçın Koç’un ifadelerinde kesin anlamına kavuşan “maya” tabiri söylediklerimizi söz eden amildir aslında. Bizi Batılıdan ayıran hususiyeti de burada buluruz zira bahsi geçen maya tezahürünü insanda bulur:

Maya çalındığı şeyi, sütü dönüştürür. Neye? Yoğurda dönüştürür. Yani çalınan şeyin kimliğini değiştirir. Kimlik nasıl değişir? Özünü değiştirir. Özünü değiştirmek yoluyla değiştirdiği şeye birlik verir. O birlik itibariyle mayalanmış şey, dönüşmüş bir şeydir. Esası özü de o dönüşmüş şeyin, ona çalınan mayadır.”

Bugün ülke adına hassasiyet duyduğumuz meselelerin cümlesini Türkçe dikkatimize teşmil etmemiz şarttır. Maya madem ki özdür; özün özüne olan vukufiyetimiz ancak ve ancak Tükçenin bize açtığı kanal vesilesi ile olacaktır. Ömer Lütfü Barkan’ın “Kolonizatör Türk Dervişleri” ile ortaya koyduğu mayalayıcıların üstlendiği vazife, yakaladığı muvaffakiyet mayanın hem sebebi hem de sonucudur.

Bizler ne yalnızca çiftçi (cultivateur) ne de derviş olmak muradındayız. Söylediğimiz sözün ve mayalanmış olduğumuz kelamın tezahürlerini en başta Türkçe üzerinden göstermenin namzetiyiz. Uğraşımız yine Yalçın Koç’un tabiriyle Grek-Latin Kilise diyarının sultası haline gelmiş yığınsal mecralarda hem sözün hem kelamın gereğini yapmaktır. Allah mayası tutan, kelamı taşıyan, söze mazruflardan eylesin. Âmin…

anadolu Ebubekir Ebubekir Çağlar Maya Türk Türkçe Yalçın Koç


Önceki Sonraki

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İptal Yorum gönder

keyboard_arrow_up