menu Menu
Logo Yengi Mecmua

Sahra-yı muhabbetde o divanelerüz kim

Mecnun-ı melametzede en akilimüzdür



TİRATLAR (IV) SIKMA PORTAKAL, FİLTRE KAHVE Previous AŞKTA DEVRİM Next

PUŞKİN TÜRK DOSTU MU?

Aleksandr Puşkin, Rus ulusunun peygamber nispetinde şairidir. Türkiye’de Erzurum Yolculuğu kitabı ile tanınır. Hatta tuhaf bir şekilde Puşkin’in tek yurtdışı seyahatini Türkiye’ye, Erzurum’a yapmasıyla övünürüz hafiften. Tuhaftır. Çünkü bu yurtdışı gezisi askeri bir işgaldir aslında. Puşkin Erzurum’u Rus Ordusuyla birlikte ziyaret (!) etmiştir.

Erzurum Yolculuğu kitabı da basbayağı propagandadır. Bizim muhafazakarların pek sevdiği bir bölümü var özellikle, bu bölüme göz atarsak Puşkin’in Türkofilliğinin jeostratejik tarafı görülür.

Gâvurlar övüyor şimdi İstanbul’u

Ama yarın demir ökçeleriyle uyuyan bir yılan gibi ezecekler onu

Ve çekip gidecekler bırakıp öylece İstanbul bırakmasın hâlâ uykuyu

İstanbul Peygamberin yolundan ayrıldı

Onu baştan çıkardı kurnaz Batı

Dalarak utanç verici zevklerin koynuna

O ihanet etti duaya ve kılıca

Küçümsüyor artık savaş alanından akan teri

Şarap saati oldu dua saatleri

Söndü inancın kutsal ateşi

Dolaşır evli kadınlar mezarlıklarda

Her kocakarı bir hacıana

Hareme sokarlar erkekleri

İşbirlikçi harem ağası uykuda

Ama Erzurumumuz öyle mi ya?

Bizim dağlı, çok yollu kentimiz

Kapılmadık biz zevk ü sefaya

Yüz vermedik isyan şarabına

Günah yolundan gitmedik, gitmeyiz

İnanç sahibiyiz, oruç tutarız

Kutsal sulardır doyuran bizi

Düşman üstüne rüzgâr gibi

Uçup gider atlılarımız

Girilmez haremlerimize

Serttir harem ağalarımız

Kadınlar rahatça oturur içerde. 

Görüldüğü gibi bir İstanbul-Erzurum dikotomisi yaratılmış. İstanbul işbirlikçi elitleri ve batılılaşmayı temsil ediyor. Batılılaşmanın anlamı şu: Allah’sız ibneler olmak. Türkler -tıpkı Ruslar gibi- geleneklerine bağlı, dindar ve savaşçı (maskülen) erkeklerken Batılılaşmayla birlikte yumuşak Levantenlere (ibne tüccarlara) dönüştüler. Erzurum ise -İstanbul’un aksine- taşrayı temsil etmekte. Sert coğrafya, sert erkekler. Kapitalizmin giremediği topraklar. Bakir ve kutsal.

Dikkatli baktığınızda bu hikâyenin ne kadar tanıdık ve güncel olduğunu fark edebilirsiniz. İstanbul New York’tur. Erzurum ise Teksas. Şehir hayatının kaypaklığına karşı vahşi doğa savunusu. Kent, doğa karşıtıdır. Erkeğin doğasında savaşma isteği vardır. Kent hayatı erkekleri kadınlaştırır. İbnelik insanın kendi doğasına karşı gelmesidir. “Doğa”ya isyan Tanrıya isyandır.

İbneleşme ve dinsizleşme arasındaki korelasyonun altında “vahşi doğa”nın “tanrının krallığı”ndan ibaret olması yatar. Kent, doğaya hükmetme çabasını gösterir ve bu da Tanrı’yı öldürüp onun yerini almak gibi şeytani bir arzunun varlığıyla ilgilidir. İbneleşmek dinsizleşmenin doğal sonucudur yani (ve nedeni!). Şehrin insanı Tanrılığa soyunurken -bir tanrıya en çok benzeyen yanını- güç istencinin kökeninde yatan Erkeklik duygusunu (masculinite) kaybetmiştir.  

Kapitalizm eleştirisi, kentleşme eleştirisi, ateizm eleştirisi ve çok genel bir Batılılaşma eleştirisi. Puşkin’in bu şiirinde romantik bir şairde olması gereken her şeyi bulabiliriz. Ama dediğim gibi bu alelade bir “siyasi şiir” değil. Bir propaganda. Puşkin Anadolu’ya bir çağrı yapıyor. Çarlığa katılma çağrısı. Çünkü dünya ikiye bölünmüş durumda. Batı ve doğu olarak. Batı medeniyetini Anglosaksonlar temsil ediyor. Doğuyu ise Rus Çarlığı. Bütün halklar iki taraftan birini seçmek zorunda. (İngiliz mi olacaksın, Rus mu?)

Puşkin’e göre İstanbul tarafını seçmiştir. Duaya ve kılıca ihanet etmiştir. Kendi kültürünü ve geleneklerini reddetmiştir. Ve hiçbir halk Batılılaşarak kendi kalamaz. Oysa Rusya halklardan kendi kültürlerini terk etmesini istemiyor. Rusya’nın teklifi İngilizlere karşı ezilen halkların güçlerini birleştirmeleri. Kültürel birlik değil. Stratejik birlik. Zaten Türk halkı da tıpkı Ruslar gibi dindar ve savaşçı bir halk. İstanbul Batı içinde eriyip gidecek. Ama Erzurum (Anadolu), çarlık içinde erimez. Çünkü Rusya’nın kültürel (ideolojik) bir iddiası yok. Jeopolitik bir iddiası var ve bu da aslında kendini savunmaktan ibaret. Puşkin böyle söylüyor en azından.

Evet… Puşkin’in Erzurum Yolculuğu’nda söyledikleri bugün Vladimir Putin’in söylediklerinden farklı değil. Geçen yüz elli yıla rağmen pek bir şey değişmemiş dünyada. Rusya bugün yine aynı çağrıyı yapıyor dünyaya. Allahsız ibnelere karşı küresel çapta güç birliği oluşturmayı teklif ediyor. Batı gibi ahlaki dayatmalarda bulunmuyor. Ülkelerin iç işlerine -en azından görünüşte- karışmıyor. Sadece dış politikada stratejik iş birliği öneriyor ve bu da hükümetlere (ve hatta halklara) oldukça cazip geliyor.

Erzurum Yolculuğu kitabını ve çok sık alıntılanan yukarıdaki bölümü Putin’in konuşmalarıyla karşılaştırabiliriz. İçerikleri ve motivasyonu neredeyse tamamen aynı. Sadece biri şiir, ötekiler nesir.    


Previous Next

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Cancel Yorum gönder

keyboard_arrow_up