menu Menü
Logo Yengi Mecmua

Sahra-yı muhabbetde o divanelerüz kim

Mecnun-ı melametzede en akilimüzdür



AŞKTA DEVRİM Önceki ŞEHVET KASİDESİ Sonraki

İMAJ ALTINDA SÜRÜNMEK

“İyi bir televizyon programının daimi amacı da buydu: Yani, düşünmeyi sağlamak değil, alkış almak.”

Neil Postman

Sinema ya da görsellerin ardı ardına sıralanışı ile oluşturulan hareketli imajlar bütünü. O güne kadar var olan konvansiyonel sanatların aksine farklı bir etki uyandırmış olacak ki Avrupa’da entelektüel çevrelerin nazarı dikkatini fazlasıyla celbetti. Gilles Deleuze ya da Jacques Ellul gibi pek çok düşünür O gün için sinema ve film konulu programlar gerçekleştirdi. Elbette başlangıçta hayli iptidai imkanlarla başlayan sinema serüveni akabinde kapasitesi yükselen kameraların etkisiyle farklı bir veçheye büründü ancak görsel kültürün yükselişi ile beraber radyonun muadili diyebileceğimiz televizyon da tarihin şafağında yerini alacaktı. Maksadım sapla samanı televizyon ile sinemayı aynı kategoride göstermek değil fakat hareketli görsellerin akabinde video kaydının evrildiği yeni sistemler bütününe dair bir işaret fişeği yakmak.

Zeki Müren asla bizi görmeyecek fakat biz Zeki Müren’i belirlenmiş bağlamlar, kurulmuş dekorlar arasında bir yerde görecektik. Zira televizyonlar evimizin bir bölümünü fethedecekti. Neil Postman’dan ilhamla söylemek gerekirse televizyon, alternatif iletişim araçlarının ve diğer dijital mecraların pratik fonksiyonları karşısında geriye düşmesi sebebiyle farklı amaçlarla da kullanıma müsaittir. Örneğin; üstüne bir tablo yerleştirerek dekoratif amaçlarla kullanabileceğimiz gibi ona bir sehpa muamelesi de yapabiliriz. Oysa bunların hiçbirini yapmıyoruz ve üstüne üstlük çok sayıda alternatif araca rağmen televizyon hala yerli yerinde duruyor.

Bugün iletişimsel faydasını fersah fersah geçmiş olan sosyal fenomen olmaklığı sebebiyle televizyon adeta Ziya Gökalp’in gazetelere yüklediği vazifeyi görüyor. Bugün ortak gündemlerimiz ve meselelerimiz televizyon etrafında şekilleniyor ve aynı dilin farklı türevleriyle kolektif yapımızı sürdürüyoruz. Kendine has bir auraya sahip televizyon diğer dijital mecra ve yayınların aksine karşısında edilgen-izleyici ve sürece sonradan dahil olduğumuz imkanlar sunuyor oysa internet üzerinde mevcut bir  istek ve irademde mahfuzdur. Kısacası televizyon bizim edilgen olduğumuz diğer bir deyişle özne olamadığımız ortam.

Kelam, yalnızca kelam olmaklığıyla bir değer ifade etmiyor olacak ki iğdiş edilmiş zihinlerimiz sansasyonel imaj bütünlerine ihtiyaç duyuyor. Ekranlarda akan resimler olmaksızın aksiyon alamıyor ağlayıp gülemiyoruz. Spikerlerin yalancı ifadelerini ancak görseller tahkim ediyor ve biz bu yolla inanıyoruz. Elbette bu saydıklarımın yegane sorumlusu olarak televizyonu göstermiyorum fakat sözün kıymetini öldüren bu sosyal fenomen hala en kuvvetli kültür üreticisi mesabesinde.

Vakıa böyleyken inkarı mümkün olmayan ve geri dönüşü hayli zor bir durumda bize düşen Bourdieu’nun ustaca betimlediği televizyonun ve tasarlanmış haberlerin karşısında uyanık ve sözün farkında insanlar olmaktır. Deprem felaketi 3 gün boyunca sürdürülen bir görseller silsilesi değil zelzele olarak hafızalarımızda kalmalı zira Jacques Ellul’un dediği gibi;

“Gerçek imajda, hakikat sözde tahakkuk eder. “

Çağlar Ebubekir İMAJ


Önceki Sonraki

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İptal Yorum gönder

keyboard_arrow_up