menu Menü
Logo Yengi Mecmua

Sahra-yı muhabbetde o divanelerüz kim

Mecnun-ı melametzede en akilimüzdür



TAŞLARIN ALTINDAKİ Önceki NEREDEN KONUŞUYORUZ? Sonraki

BİZİ BULMAK İSTEYEN KENDİNİ YAKSIN: TÜRKİYE YÜZYILINDAN YÜZYILIN FELAKETİNE

1.

Eskiden, bazılarımız hala semt çocuklarıyken, etrafta şöyle bir söz dolaşırdı: “Bizi bulmak isteyen kendini yaksın.” Bu anonim sözü hatırlamak için gogılladığımda sözün tamamının şöyle olduğunu gördüm: “Işıkları kapattık, bizi bulmak isteyen kendini yaksın.” Bizi kim bulmak istiyordu, niye bulmak istiyordu? Bu sorulara cevap vermiyorduk tabii. Birilerinin bizi bulmaya muhtaç olduğunu nereden bilecektik? Birileri bizi bulmaya muhtaç idi. Bulunmadığımız her an, bulucuların işlerini yerine getirmesini engelliyorduk. Bulucuların bulmaktan kârı neydi peki? Bu kârın muhasebesini yapmak bizleri; insanlara türlü türlü dehşetler yaşatanların, el ovuşturmayı bir yaşam biçimi haline getirdiğine ikna ediyordu.

2.

6 Şubat Pazartesi Kahramanmaraş’ta meydana gelen Pazarcık ve Elbistan merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüklerindeki depremin üzerinden ne kadar vakit geçtiği asla önemli olmayacak. Afetle aramıza giren zaman, aramızdan yalnızca alçakça yaşamaya ikna olanları teskin edecek. İnsanları kente kurban edenlerin, bunu sadece afet anında yapmadıklarının farkında olanlar ise yumruğunu sıkarak yaşamaya devam edecek.

3.

Fay hattında biriken ve yüzyılın felaketine sebep olduğu söylenilen enerji, yeryüzündeki ahlaksızlığı da aşikâr kılıyordu. Yüzyılın felaketi, yüzyılın ahlaksızlığına da işaret ediyordu. Bu ahlaksızlık öyle tecessüm etmişti ki afetin ilk günlerinde, sosyal medyada (şu anda o hesaplar kapatılmış durumda) “Yüzyılın Felaketi” gibi isimler taşıyan profesyonel hesaplar açıldı. Kalitesi tartışılmayacak infografikler paylaşan bu hesapların nereye veya hangi aklıevvele ait olduğunu bilmiyoruz. Ama onlara köşe yazarları, TV programcıları vs. de eşlik ettiler. Bu isimlerin çoğu deprem yaşanmamış olsaydı “Yüzyılın Felaketi” reklam programını değil, “Türkiye Yüzyılı” reklam programını sürdürecekti. Şeytanlık hakkında düşünmekten, şeytan hakkında düşünemedik. Ancak şu şu soruyu sormak istiyoruz: Eğer “yüzyılın felaketi” yaşanmamış olsaydı, depremin yıktığı 10 şehirde halk, zalimlerin insafına terk edilmemiş mi olacaktı? Bu büyük ahlaksızlık sürmeye devam etmeyecek miydi? Bu sorular bağlamında bir felaketin büyük olması, kimi sorumluluktan kurtarabilir?

4.

Müslümanlar, gavurun bağış yapmadaki yetersizliğini bahane ederek zenginliği arzuluyor. Afetle birlikte yoğunlaşan bu arzu, insanların paylaşma isteğinden kaynaklanan masum bir istek gibi görünüyor. İnsanları bulundukları kötü durumdan, onlardan daha fazla para sahibi olarak kurtarma isteğine İslam’ın bahane edilmesi, ancak galiz küfürlerle karşılanabilir. Bu ucuz kahramanlık isteğinin bu kadar doğal karşılanması elektronik fon sistemlerinin insanları saniyeler içinde kahraman yapması ile de açıklanabilir. Oralara hiç girmeyeceğim. Zenginlik de fakirlik de Müslüman için imtihandır. Her ikisine de helal lokma hassasiyetiyle göğüs gerenden başka kahraman yoktur. Verenlerin, verebilecek olmayı garantileyerek vermesi, İslam ile tacil edilemez. Sorguluyorum: Emeğinin karşılığından fazlasını elinde bulunduranları daima rahatsız edebilme gücü kadar mübarek bir şey isteyebilir miyiz Allah’tan?

5.

Şaire düşen iş ne peki? Biz edebiyat yayıncıları bu süreçte ne yapacağız? Milyonlarca insan, deprem olacağı takdirde enkaz altında kalacağını bile bile her gün evine giriyor. Üstelik bu insanları o evlerde yaşamaya kimse ikna etmedi. Büyük bir kötülük mekanizması tarafından oluşturulan şartlar, insanların kendilerini lanetlemesini sağladı. Kimsenin ikna etmediği insanlara, bir şeye ikna olduklarını hatırlatmamız gerekiyor.  Yukarıda belirtmiş olduğum gibi, bu kötülükle sadece afet anlarında değil her an muhatabız. Bu muhataplığı bir an olsun unutmayarak, şartlar ne olursa olsun üretmeye, söylemeye, kaydetmeye devam edeceğiz. Hepimiz enkazın altındayız. Kurtarılmayı beklemeyeceğiz. Duvarların içinden geçeceğiz. Işıkları kapattık, bizi bulmak isteyen kendini yaksın.


Önceki Sonraki

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İptal Yorum gönder

keyboard_arrow_up