menu Menü
Logo Yengi Mecmua

Sahra-yı muhabbetde o divanelerüz kim

Mecnun-ı melametzede en akilimüzdür



ŞİİRİN DİJİTAL MEKÂNI: TELEFON MU BİLGİSAYAR MI? Önceki MATBAANIN GÜCÜ, GÜCÜN MATBAASI Sonraki

BİR POSTMODERN YOZLUK: THE FULL MONTHY 

Film Hakkında: The Full Monty, Peter Cattaneo tarafından yönetilen, Robert Carlyle, Mark Addy, William Snape, Steve Huison, Tom Wilkinson, Paul Barber ve Hugo Speer’in oynadığı 1997 İngiliz komedi filmidir. Senaryo Simon Beaufoy tarafından yazılmıştır. Film, 1990’larda İngiltere’nin Sheffield kentinde geçiyor ve dördü eski çelik işçisi olan altı işsiz adamın biraz para kazanmak için bir erkek striptiz gösterisi (à la the Chippendale dansçıları) kurmaya karar vermesini anlatıyor.

TARİHSEL ARKA PLAN

Dünya tarihleri, orijin olarak yazının icadı hatta tarihin karanlık çağlarını esas alsalar da asıl yazılan/gündem edilen tarih dünü ve bugüne şekillendirerek yarınların dünü olabilecek vetirelerdir. Bu yönüyle 15. Ve 16. Yüzyıllardan başlayarak İngiltere tarihin ortasında oturmuş bir devlet olarak özellikle Batı odaklı tarih yazımının merkezini teşkil etmiştir zira İngiltere ekonomik, siyasi, askeri, sosyal ve kültürel sahaların cümlesinde dominant olduğu coğrafyaları da tarihsel bağlamına dahil etmek suretiyle büyük bir etki alanı açmıştır. Bu minvalde, İngiltere özelinde yapılacak tarihsel ve sosyolojik bir okuma her şeyden evvel İngiltere’nin tarihsel ve sosyolojik hususiyetini öncelemelidir. Sanayi Devrimi’nin merkez ülkelerinden biri olarak İngiltere 18. Yüzyılın ikinci yarısından başlayarak 19. Yüzyılın ortalarına kadar devam eden hızlı bir sınai kalkınma yaşamıştır. John Locke, David Hume, Adam Smith gibi kendi bünyesinden ya da çeperinden çıkarmış olduğu Aydınlanma filozoflarınca da liberal bir ekonomik tasarımına hayli müsait olan düşünsel vaziyeti de bu sinai hamlenin sağlıklı işleyebilmesinde etkili olmuştur.

Sanayi Devrimi’nin etkileri ifade edildiği üzere sadece ekonomik sahada kalmayıp sosyal ve kültürel alanı da etkileyerek “işçi sınıfı”nın doğmasına sebep olmuştur (öyle ki Sosyalizm’in Karl Marx’tan sonraki başat teorisyenlerinden birisi olan Friedrich Engels dahi İngiltere’de Emekçi Sınıfların Durumu adlı bir eser neşretmiştir). Bu mezkur işçi sınıfı ve endüstriyel üretim etrafında şekillenen kentler ve bu kentlerden doğan yeni hayat biçimleri, sosyal psikolojik durum pek çok sanat eserine konu edilmiştir zira değişen yeni “iş” tanımı, rutin halini almış hareketlerin sadece kas gücü değil aynı zamanda birtakım zihinsel donanımları da kullanmayı gerektiren ve gün boyu süren pratikler bütünü haline gelmiş kısaca ekonomi-politik köklü bir değişeme uğramıştır (Uzun, 1993).

TARİHSEL ARKA PLANDAN SOSYAL BAĞLAMA

The Full Monty filmi makro boyutta, sanayi devriminin etkilerini son raddesine kadar bünyesinde taşıyan bir toplumun sanayi sonrası süreç içerisinde evrildiği/evrilmek zorunda kaldığı yeni şartların bir panaromasını sunmaktadır. Daniel Bell’in meta üretimden, hizmet ekonomisine geçiş olarak tanımladığı ve literatüre kazandırdığı Post-Endüstriyel Toplum modeli filmin tematik yapısını oluşturan ana unsurların bağlı olduğu background vazifesi görmektedir. Genel temasını “işsizlik” probleminin oluşturduğu filmin özel konusu ise; Sanayi Toplumu’nun omurgası mesabesindeki çelik işçilerinin kapanan fabrikaları sonrası sosyo-ekonomik problemler dolayısıyla yöneldikleri yeni iş ve mesleklerdir.

Filmin başlangıcında bir televizyondan reklamı yapılan Shiffeld şehri, filmin olay örgüsünün işleneceği mekanın -mevzu bahis olan Sanayi Toplumu paradigmasını çerçevesinde- tasviri niteliğindedir. 1950’li yıllarda da itibarını koruyan bir malzeme olan ve dahi sanayi toplumlarının nişanesi haline gelmiş olan “çelik” maddesinin hususen vurgulanması da filmin odaklanmış olduğu sosyal sınırları çizmektedir. Buna ek olarak, filmin başında yer alan reklam filminin gösteriminin eski model bir televizyondan yapılması da sembolik bir önem arz etmektedir. Şöyle ki, tarihsel süreçte sanayi toplumları ile özdeşleşen televizyon aygıtı ile kitle iletişim araçlarına ve bu araçların kullanıldığı toplumsal düzleme atıfta bulunulmuştur. Kısaca filmin başlangıç noktası sınai üretim dolayısıyla yapılaşan yüksek binalarda ve modern apartmanlarda müreffeh bir tarzı hayat sunan Shiffeld şehridir.

 Endüstriyel Toplumların kendi bünyelerinde oluşan tek tip (uniforme) dinamikler ve sosyal organizasyon sanayi toplumunun tarihe karışmasıyla paralel olarak başka bir veçheye bürünmeye başlamıştır. Bu başkalık Sheffield kentinin mevcut yapısında doğrudan fark edilebilir kiki filmde eşcinsel birlikteliklerin kamusal alanda açık bir biçimde gösterilmesi eski toplum normlarının yerine başkalarının tedavülde olduğu ya tedavüle girmeye başladığına kanıt teşkil etmektedir. 

Aslında filmin başlangıç kısmında izleyiciyle muhatap olan televizyondan seyredilen haberin artık geçerliliğini yitirmesi kitle iletişim araçlarının güç ve tesirinin değiştiğine delalet eder çünkü kitlesel olanların miadı dolmuş  ve yeni dönem toplumun mevcut normatif ilkelerine ,  yeni sosyal organizasyonuna uygun olanındır.

KAHRAMANIN YOLCULUĞU YA DA MOMENTLER ARASINDA FİLME BAKMAK

Yukarıda genel çerçeve ve arka planına değinilmeye çalışan film analizi bu başlıkta daha ayrıntılı ve içsel unsurlar da gözleme tabi tutularak yapılacatır. Bunların yanı sıra filmin dramatik ve anlatı yapısı da ele alıncak olup karakter dağılımları ve kullanılan diskur da incelenecektir. Tüm bunlar yapılırken filmin ana durakları Amerikalı mitolojist Joseph Campbell’in genel kahraman arketipleri üzerinden ortaya koyduğu “Kahramanın Yolculuğu”  şeması üzerinden-yalnızca temel momentlere dikkat çekerken- ele alınacaktır.

1’inci sahne:

Terkedilmiş bir fabrikadan gelir elde etmek için demir çalan eski fabrika işçileri Gaz ve Dave film başında bir cazibe merkezi olarak gösterilen Shiffeld kentinin değişimini resmetmekle beraber taşıdıkları demirin sanayi toplumunun kalıntıları olduğunu göstermektedirler.

2’inci sahne:

Bir kulübün girişinde asılı duran striptiz gösterisi yapan erkeklerin afişini inceleyen Dave ve Gaz tahkir edici bir biçimde afişte duran erkekler hakkında konuşmaktadır. 1. etapta izlediğimiz kahramanın çilesinden sonra 2. etap bize hikayenin ne olduğunu söylemekle beraber serüvene çağırmaktadır.

3’üncü sahne:

İşsizler kulübünde kelimenin tam anlamıyla pinekleyen Gaz ve Dave için bu sahne tam manasıyla serüvene çağrı ve Gaz için de rehberle tanışma faslıdır. Tahkir ettiği striptiz showmeni erkeklerin muhtemel kazançlarını duyması ile serüven kendisini çağırmıştır. Eski ustabaşı olan Gerald’ın dans konusundaki yeteneğine şahit olduğumuz sahne ile beraber film rehber ve kahramanı bize bir arada sunmuştur. 

(Gerald’ın önündeki bilgisayar artık post endüstriyel topluma geçildiğinin kesin ifadesi olarak teknik bir kanıttır) 

4’üncü sahne:

Gaz oğlu Nathan’ın velayetini kaybetme korkusuyla hesap sormaya gittiği eski eşinin evinin önünde görülmektedir. Evin ihtişamlı görünümüyle tenakuz arz eden giyim kuşamı ve elbette söylemleri kendisinin çaresiz ve zayıf görüntüsünü perçinlemektedir. Paraya olan ihtiyacın had safhaya vardığı bu etapta kahraman hikayeye mecbur kalarak hikayeye kesin geçiş yapmıştır. 

5’inci sahne:

Kahraman ve rehber, zorlu süreçler yaşamış polis baskınına uğramış ve bunun yanı sıra toplumsal ötekileştirmelere maruz kalmışlardır. Bunlara karşı mücadele ederek nihayetinde sahnede yoğun ve hatta kendilerini ötekileştiren ve sözlü saldırıya maruz bırakan kimselerin bile olduğu izleyici kitlesinin önünde gösterilerini yapmışlar ve Gaz ihtiyaca olan 700 papele ya da terminolojik ifadeyle iksire ulaşmıştır. 

SON SÖZ

The Full Monty tek doğrultuda akan bir film değil ve bu haliyle pek çok ayrıntıyı da bünyesinde ihtiva ediyor. Filmin atmosferlerinden bir haline gelen argo/ alt kültür dili maskülen bir havayı güçlendirirken filmde farklı bir değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Böylece film hakim erkek ve erkeklik paradigmasının değişimi cinsiyet rollerindeki savrulma, etnik tipolijiler gibi post/ileri modern toplumlarda gündem edilen meselelere eğiliyor ve izleyiciye de salık veriyor. Bu haliyle alelade bir kara komedi olmayan film toplumun yapı bozumuna 1997 gibi çok erken bir dönemde işaret ediyor. 

Tarihsel süreci kayıt, teknik ve iletişim bağlamında ele alınan yozlaşmış toplumların bugünkü ümidi onları hapseden ve yoz hale getiren iletişim kavramının kendisidir.

“Biz bir boş laf kalabalığı çölündeyken, aynı zamanda, her şey hakkında her yere yayılan ve niteliği bütünü ile tahrip edilmiş bir aşırı enformasyon akışından da muzdaribiz.”  

Jacques Ellul 


Önceki Sonraki

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İptal Yorum gönder

keyboard_arrow_up