menu Menu
Logo Yengi Mecmua

Sahra-yı muhabbetde o divanelerüz kim

Mecnun-ı melametzede en akilimüzdür



OLİMPOSTA ŞEYTANLAR YAŞAR Previous BİR POSTMODERN YOZLUK: THE FULL MONTHY  Next

ŞİİRİN DİJİTAL MEKÂNI: TELEFON MU BİLGİSAYAR MI?

Şiirin yazılı bir tür olmadığını; kayıtlı bir tür olduğunu iddia eden bizler yeni, dijital bir kayıt teklif ederken şu basit soruyu sorma tenezzülünü henüz göstermekteyiz: Şiirle hangi aleti kullanarak rabıta kuracağız? Şiiri video kaydına alacağız dedik ancak videonun oynatılma ve çalışılma mekânı hayli çeşitlilik gösteriyor. Elbette bunlardan birini seçmek zorunda değiliz. Ancak bu aletlerden biri, diğerlerine kıyasla daha sağlıklı bir iletişim imkânı sunuyor olabilir. Bu imkân üzerine düşünmek nelere yol açacak, göreceğiz.

Bilgisayar ile telefon arasındaki fark git gide azalmakta. Bilgisayar ile yapabildiğimiz günlük işlerin çoğunu artık telefonlarımızda da yapabiliyoruz. Ancak bir fark var ki işlevsellikleri açısından yakınlaşan bu cihazları sürekli olarak birbirinden ayırmaya devam ediyor. Şöyle ki bilgisayar üzerinde işlem yahut araştırma yaparken elimiz altındaki cihaza hakimiz. Sörf yapıyoruz, dalgalara hükmediyoruz. Onun karşısında geliştikçe sörf yapma ve aradığımızı bulma kabiliyetimiz gelişiyor. Ancak telefonla sörf halindeyken tahakküm altında bulunduruluyoruz. Telefon karşısında gelişirken, gelişen algoritmalara kapılıyoruz. İnsanlar telefonları dolayısıyla TikTok, Instagram, Facebook, Twitter ve YouTube gibi platformlarda sörf yapıyor genel itibariyle. Telefon kullanımı esnasında gerçekleştirilen sorgulamalar bu noktada kısırlaşıyor.

Neredeyse bütün sosyal medya araçları, (artık alışveriş siteleri vs. de dahil edilebilir) insanlardan profil ya da hesap oluşturmalarını istiyor. Hesap açıyoruz, hesap kapatıyoruz. Kimliğimiz oluşuyor. Aciz bir varlık olan insan kişiselleştirdiği ve kişiselleşen şeyleri seviyor. Kör oluyor dolayısıyla. Ne demek istediğimi işbirlikçi filtreleme tekniği’ni (collaborative filtering technique) anlatarak açmaya çalışayım. Bu sistem, sosyal medya kullanıcılarından aynı beğenilere sahip kullanıcıları tanımlayarak kullanıcılara aynı içerikleri göstermeye dayanıyor. Aynı şeylere güldüğümüz insanlarla karşılaşıyoruz. Dolayısıyla herkes kendi sözünün kabul gördüğünü, herkesin kendisi gibi düşündüğünü vs. düşünüyor. Küçük bir cemaatin ikonu olma hayaline kapılıyor, vesaire. Olayın psikolojik boyutlarıyla ilgilenemeyeceğiz şimdilik. Haklı hisseden haklılık hissini, haksızlık hisseden haksızlık hissini büyütüyor, bunu söylememiz ve bu husustaki estetik krize dikkat çekmemiz yeterli.

Şunu sorabilirsiniz: Bilgisayar da benzer algoritma ve donatılara sahip değil mi? Bu sorunun cevabı evet. Ancak kişiselleştirilmiş Twitter gündemini, sonrasında ne izleyeceğinizi bilemeyeceğiniz (ama izlemeye devam edeceğiniz) TikTok videolarını ya da Instagram reelslerini düşünün. Hâkim değilsiniz. Videolar akıyor. Bıkmıyorsunuz. Telefon bildirimleri sürekli aynı girdaba davet ediyor. Ancak bilgisayar kullanmaktaysanız, örneğin bir araştırma metni okuyorsanız sitede, sizi tanıyan algoritmaların önünüze çıkaracağı reklamlara maruz kalıyorsunuz. Bu kadar. Sosyal medya ortamları bilgisayardan ziyade telefonda karşılık buluyor. Bilgisayarda bir YouTube videosu izliyorsanız ondan çok rahat bir şekilde kurtulabilirsiniz. Çoğunluk itibariyle oyalanmak için elinize aldığınız bir şey değildir çünkü bilgisayar. Dolayısıyla dijital kayıt yolları ile yayılan şiirin telefon yerine bilgisayar ile takip edilmesi şiirin hak ettiği ilgiye (durup bi düşünmeye) daha fazla imkân sağlayacaktır, denilebilir.

ŞİİRİN ALGORİTMAYLA İMTİHANI

Şiiri, kendi tarihi dışında hiçbir şeyle sınayamayız. Algoritmayla da sınayacak değiliz dolayısıyla. Ancak dijital yayın organlarına hizmet eden algoritma ister istemez şiir için birçok tehlike ihtiva ediyor. Aşırı bilgi yükü oluşturuyor örneğin. Böylece okur işlem kapasitesinin ötesindeki bilgiye maruz kalmış oluyor. Şiirin bu bilgi yığınının altında kalmaması için algoritmanın şiire değer vermesini bekleyemeyiz herhalde. O halde ne yapacağız? Şiir, algoritmaya gelenekselliğini güncelleyerek direnebilir. Ancak biz direnmek değil intibak sağlamak istiyoruz. Zorundayız.

Algoritma bizi sevdiklerimizden uzaklaştırıyor. Cemal Süreya, dilin aynı şekilde işlenmesi sonucunda dilden alınan verimin azalacağını söylüyordu. Algoritma bizi, sevdiklerimiz tarafından oluşturulan mesaj bombardımanına tabi tutuyor. Mesaj bombardımanı ise ilgilendiği konuya karşı dijital okuru hem körleştiriyor hem de ilgisizleştiriyor. Netice itibariyle sürekli seviyor ve sürekli sıkılıyoruz. Önemsenen çok kısa bir süre içerisinde dalga geçilen şeye dönüşüyor. Burada şöyle bir parantez açalım: Bütün bunları sosyal ağlar sağlıyor, teknoloji değil. Hatta bu hususta sosyal ağların teknolojiden bağımsız bir şekilde geliştiğini de söyleyebiliriz.

Şiirden bir an olsun uzaklaşmazsak bütün bunlar gerçekleşirken sağlıklı kalmayı başarabiliriz. Şiirden uzaklaşan algoritmaya kapılır çünkü. Talimatlardan uzak bir tür olması itibariyle şiir, algoritmanın zıddıdır. Algoritma motordur, bilgi motoru. Hangi bilgilerin görüntülenmesi ve nelerin gizlenmesi gerektiğini, kullanıcıların istekleri doğrultusunda belirler. Girdi alıp, bu girdide biçim değişikliği yaparak çıktı üreten bir tür talimatlar dizisi olan algoritma; insanın basit ve keyfi ihtiyaçlarını şekillendirir. Üstelik insana, ceplerinde bulundurdukları iletişim araçları olmaları dolayısıyla, cinsel organları kadar yakındır.

Şiirle dijital ortamlarda bağlantı kurmak için algoritmanın kafasını daha az çıkarabileceği bir cihaz olan bilgisayar tercih edilmelidir. Bunu diyoruz son olarak. Çünkü algoritma talimatları bıkmadan yerine getirirken bu sisteme isyan etmenin tek yolu insanların kamera karşısında yaptıkları hareketlerin belirleyicisi olan “akımları” yok etmek olacaktır. Akım; sanatçıların, siyasetçilerin, bilim adamlarının yahut düşünürlerin oluşturabileceği, onlara ait bir kavramdı. Bu sebeple bütün akımlar her an her şeyi etkilemeye devam etmiştir. Örneğin şöyle bir akım üreten bir algoritma, zamanın küçük bir dilimini piç etmekten başka nasıl bir sonuç doğurabilir:


Previous Next

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Cancel Yorum gönder

keyboard_arrow_up