Divan şiirindeki güzellik, şairin canlı, yeni ve güçlü muhasebesinin muhatap tarafından çözümlenmesiyle ortaya çıkar. Bu büyük şiir havzasında mazmunların yeri, tıpkı sayıların yeri gibi bellidir. Dolayısıyla mazmunların ne olduğunu değil neye karşılık geldiğini anlamak, muhatabını divan şiirine yakınlaştıracaktır. Örneğin bülbül gülü takip edecek aşığın gözyaşlarını ırmaklar tamamlayacaktır. Bu, birden sonra ikinin gelecek olması gibidir. Mezkûr takip ve muhasebenin aşikâr kılacağı estetik, şiirin muhatabını bir tür “işin içinden çıkma” hazzına kavuşturur. Divan şiirini aşağı yukarı bu işin içinden çıkma hazzıyla açıklayabiliriz. Bahsettiğimiz büyük muhasebe dışında şiirde gözlemlenen diğer bütün olup bitenler, şiir dışı olanın şiirde görünümü olarak okunmalıdır. “Ne alaka?” diyecek olursanız; bunları bir müjde vermek amacıyla yazıyoruz. Şöyle ki…
16. yüzyılın başlarında Hasan Çelebi adında bir deha, dünyayı veladetiyle teşrif etmiş. İstanbul’da dünyaya gelen ve hakkında pek de bilgiye ulaşamadığımız Hasan Çelebi, bize dehasından gayrı bir şey bırakmamış gibi görünüyor. Onu burada anmamızın en önemli sebebi, Küfrî-i Bahâyî mahlasıyla kayıtlara geçirdiği şiirleri. Mahlasından da anlaşılacağı üzere Küfrî-i Bahâyî, şiirlerini galiz ifadelerle kuran mümtaz bir şahsiyet. Divanı bok püsür dolu.
Mübarek bir Ramazan günü Müneccimbaşı Hüseyin Efendi yerine müneccimbaşılık vazifesine yükseltilmiş. Bu, onun iyi bir eğitim aldığını ve ilmiye sınıfından olduğunu gösteriyor. Ayrıca bu mümtaz küfürbaz, Anadolu ve Rumeli kazaskerliği görevlerinin her ikisini de yürütmüş iki müneccimbaşıdan birisi. Taşaklı bir herif yani. Diğer küfürbaz şairlerden ayrılan en önemli yanı kesinlikle dehası. Biz daha önce bu kadar yüksek küfürler eden bir şair görmedik, duymadık, bilmiyoruz. Nef’î, Tıflî, Bursalı Gazalî ve benzerleriyle dahi kıyas edilemeyecek denli iyi bu işte. Dehasının yanı sıra şiirlerini yazması da onu diğer hezeliyat sahibi şairlerden ayırıyor. Çünkü hezeliyat sahibi bazı şairlerin eserlerini gayr-ı edep bildikleri için yazmadıklarını biliyoruz. Bahâyî’ye yazdıran ne peki? Bilmiyoruz. Dedik ya, taşaklı herif. Ama yine de sıkabiliriz bir şeyler. 17. yüzyılda hiciv edebiyatımız en renkli dönemlerini yaşıyor. İmparatorluk cortlamaya başlıyor vs. Kötülük yaygınlaşıyor, Avrupa’da matbaa kullanılıyor. Yüce devletimiz ahlak ithal ediliyor filan. O dönemler… Anlam değişiyor. Şöyle bir örnek vereyim: Divan şiirinde, âşık olan şair, daima sevgiliye ulaşmak üzere yolda olmakla iftihar eder. Varmak onun meselesi değildir. Ancak Bahâyî, varmanın yanı sıra sevgiliyi sikiyor:
Elimde tīşe-i kīrimle kān-ı zer delerüm
Benümle fenn-i muḥabbetde bir midür ferhād
(Penisimi kazma eyleyip gümüş bir maden ocağı [göt] deliyorum. Ferhat, sevgi ilminde benimle bir [olabilir] mi?)
Bir de Ferhad’ın sevgisini yetersiz buluyor yani. Varamamakla suçluyor onu. Neyse. Küfrî-i Bahâyî, sadece divan sahibi değil. Mizahi bir takvim de hazırlamış büyük müneccimbaşı. Detaylarına girmeyeceğim. Zaten anlayacağınız üzere bu çalışmada akademik bir üslup benimsemedik. Ancak oldukça titiz davrandık. Son olarak bir eleştiride bulunmak istiyoruz. Küfrî-i Bahâyî hakkındaki kaynaklarda, şairin gayr-ı ahlâkî ifadelere ve galîz küfürlere yer verdiği belirtiliyor. Bunu doğruluyor ve onaylıyoruz. Ancak bu tür ifadelerin devamında eş’ar-ı Bahâyî’nin edebî açıdan kusurlu, sanat, incelik ve güzellikten mahrum olduğu vb. söyleniyor. Bu yargının ise tamamıyla karşısındayız. Yukarıda divan şiirinin büyük bir muhasebeyle kurulduğunu izah etmiştik. İşte o muhasebenin büyük üstadlarından Küfrî-i Bahâyî. Mazmunlarını oldukça iyi bir şekilde kullanıyor. Bülbül demiyor, göt diyor. Gül demiyor, penis diyor. Herhangi bir divan şairiyle aynı matematiği kullanıyor. Bir şeyi, onun tamamlayıcısıyla var ediyor yani. Bülbül de bir, penis de. Dehayı ikisiyle de çalıştırabilirsiniz. Şiirin matematiğinde bir kusur yoksa küfürle müfürle o şiirin edebi değerini alçaltamazsınız yani.
Biz Küfrî-i Bahâyî’nin divanını size aktarırken İstanbul Üniversitesi Türkçe Yazmalar bölümü 03005 numaralı yazmayı esas aldık. Herhangi bir tenkit gayemiz olmadı. Divanı, haftada üç şiir aktaracak şekilde okuyucularımızla paylaşacağız. Hatamız filan olmuştur illaki. Bahâyî, onu anlama ve anlatma cehdimiz için bizi affetsin.
Başlayalım:
K. 1
Ās̱ār-ı Küfrı̇̄-i Bahāyı̇̄ der Ḥaḳḳ-ı Ẕülle
(Küfrî-i Bahâyî’nin göt hakkındaki eserleridir)
Feᶜilātün/ Feᶜilātün/ Feᶜilātün/ Feᶜilün
Merhabā ẕülle-i bī-mūy-ı civān-ı raᶜnā
Ḫabbeẕā kūn-ı ṣafā-baḫş-ı laṭīf u zībā
Nice kun āyine-i rūy-ı ṣafā-yı muḡlim
Nice kun şevḳ-fezā-yı dil-i erbāb-ı hevā
Nice kun ḳubbe-i sīmīn-i ṭarabḫāne-i ẕevḳ
Nice kun ferş-i mücellā-yı ḥaremgāh-ı safā
Nice kun ḫavż-ı bilūrı̇̄n-i zülāl-i ümmı̇̄d
Ki ider ḳāᶜide-i āb-ı ḥayātı icrā
Nice kun ḫırmen-i gül tūde-i berg-i ezhār
Ki olur būy-ı laṭīfiyle hevā ġāliye-sā
Nice kun eylese bir muğlim eger aña nigāh
Ḥaşre dek dīde-i ümmīdi verir hōr u żiyā
Nice kun eylese bir şāᶜir eger evs̱āfı
Müşk ü ᶜanber gibi enfāsı olurdı būyā
Nice gün ḥoḳḳa-i billūr-ı müferriḥ ki olur
Zevḳ-i keyfiyyeti rūh-ı dil-i ᶜuşşāka ġıdā
Böyle pür-fāide bir ḥoḳḳa olur mu ki virür
Muġlim-i ḫasteye ḫāṣiyyet maᶜcūn-ı şifā
Kundur ammā nice kun kān u zer-i maᶜden-i sīm
Ki ider mālik olanlar aña taḥsīl-i ġınā
Böyle bir kun yoluna muġlim iderse lāyıḳ
Naḳra-i şehvet ile naḳd-ı vücūdun ifnā
Kun değil ḫāṣlı bir ḫub-ı sefīd-aṭlasdur
Ki ṣatar anı miyānındaki müşgīn tamġā
Ḥaḳ bu kim gūşe-i dükkān-ı ṣafāda olmaz
Böyle maḳbūl u pesendīde vü zībā kālā
Görmedüm buncalayın ṭurfa metāᶜ-ı rengīn
Gāh erzān alunur gāh behā yetmez aña
Böyle bir ẕülleye mālik ṣanem-i raᶜnānıñ
Nice inkār ėde āyā ki safāsın süfehā
Ṭutalum āhmaḳ olan zevḳini inkār ėtmiş
Muᶜtekiddür dil u cān ile velı̇̄ken ᶜuḳelā
Ehl-i dil eylese tertīb-i besāṭ-ı ᶜişret
Ẕülledür meclis-i ḫaṣında simāṭ-ı dībā
Āşıḳ-ı rind şeb-i vaṣlına ėrse eyler
Ẕülleyi şemᶜ-i ümīde gelen sīm-i ṭalā
Rūy-ı bālı̇̄n-i sefı̇̄d-aṭlas-ı müşg-āgı̇̄n kim
Baş ḳaldurmaz idi yüz ḳosa aña Dārā
Olsa bir calḳ-zene fikr-i ḫayāli mūnis
ᶜÖmri olduḳça o küs o kūse ėder istiġnā
İstimāᶜ eylese evṣāfını ger zāhid-i pı̇̄r
Göstere cism-i żaᶜı̇̄fi yine …
Bevle hem cism-i żaᶜı̇̄fi o ḳadar ḳuvvet kim
Mihrez-i saḫtini ėtmeye muḥtāc-ı ᶜaṣā
K. 2
Gufte der Ḥaḳḳ-ı ẕülle-i mezbūr
(Anılmış olan göt hakkındadır)
Mefāᶜilün/ Feᶜilātun/ Mefāᶜilün/ Feᶜilün
Götüñ nola sikime her dem olsa cāy-ı ḳarār
Sikim bir ejder-i āteş-feşān götüñ aña ġār
Götüñ ġamına düşelden sikim zebūn oldı
Götüñdedür sikime yine var ise tı̄mār
Götüñ hevāsına düşdi sikimde yoḳ ārām
Götüñden ayrı sikim bir nefes ėder mi ḳarār
Götüñ sikim öñine çün düşer mürüvvet ėdüb
Sikim nola götüñ ardınca gezse leyl ü nehār
Götüñ içine sikim girdi mi dėsem yoḳ der
Sikim götüñde iken dilberüñ ėder inkār
Sikim elime alub gezmeyem götüñce seniñ
Küsüp baña götüñ alup sikimden ėtme firār
Götüñ nola sikime bir dem iltifāt ėtse
Sikim götüñ yolına varını ėder īs̱ār
Hezār sik götüñ ardınca zār u ser-gerdān
Götüñ ḳılında daḫı beste nice biñ sebük-vār
Sikimden oldı götüñ böyle dillere düşmek
Götüñ açıldı sikim nola çekse ġayret ü ᶜār
Sikim cezāsını buldı götüñde ḥabs oldı
Götüñ ḳılında olur ᶜāḳıbet sikim ber-dār
Sikim götüñle günāh ėtmeden degül ḫālī
Götüñ nola sikime olsa dūzaḫ-ı pür-mār
Sikim girerdi götüñ ḳapusuna bī-teklīf
Götüñ sikim öñine gāhī çekmese dīvār
Sikim ẕaḫira-i nefsi götüñde ṣaḳladı hep
Götüñ-durur sikime şimdi ḥaṣılı anbār
Aġız bir ėtdi götüñle sikim nihānca
Sikim çekilse götüñden olurdı iş düşvār
Götüñ sikimle enīs sikim götüñle celīs
Sikim götünle muṣāḥib götüñ sikim ile yār
Götüñ sikimde sikimde götüñdedür şimdi
Sikim götüñe girerse götüñ sikimde çıḳar
K. 3
Der Ḥaḳḳ-ı Ḫatı̇̄n u Rı̇̄ş
(Taşak ve sakal hakkındadır)
Feᶜilātün/ Feᶜilātün/ Feᶜilātün/ Feᶜilün
Ḳaldı kūtāh ṭaşaġum baḳ ṣaḳalum oldı dırāz
Ṭaşaġımdan ṣaḳalum vechi var olsa mümtāz
Bile sallandıġı demde ṣaḳalumla ṭaşaġım
Ṭaşaġum yolına eyler ṣaḳalum pāy-endāz
Ṭaşaġumdan ṣakalum menzile evvel ėrişiür
Ṣaḳalumla ṭaşaġum baḥs̱ ile ėtse tek ü tāz
Ṣaḳalumla ṭaşaġum biri birinden ḳalmaz
Ṭaşaġum ustura görmez ṣaḳalum şāne vü (kāz)
Ṣaḳalumdan ṭaşaġum bir ḳıla mālik olsa
Ṭaşaġum da ṣaḳalum gibi olur çehre-ṭırāz
Ṣaḳalum gibi görinür ṭaşaġum daḫı vecīh
Var ise oldı ṭaşaġum ṣaḳalumdan efrāz
Ṣaḳalumla ṭaşaġum biri birine dolaşur
Ṭaşaġumla ṣaḳalum olmadadur ᶜarbede-sāz
Ṭaşaġumla sikimiñ ḳılları olsa ṣaḳalum
Ṣaḳalumla ṭaşaġum baġlar idi şekl-i kirāz
Köse ḳalmazdı ṭaşaġum ṣakalum yanında
Ṣaḳalumdan ṭaşaġum bir ḳılını ėtse niyāz
Ṭaşaġum olamaz ammā ṣaḳalumdan memnūn
Ṣaḳalum bārını çekmez ṭaşaġum eyler nāz
Ṣaḳalum mirvaḥa-cünbān ṭaşaġum minfeḫadur
Müsterīḥum ṭaşaġumla ṣaḳalumdan ḳış u yāz
Ṭaşaġumla ṣaḳalum gāh şişer geh ḳabarur
Ṣaḳalumla ṭaşaġum vaṣfına ėtsem āġāz
Taşaġım beyżalarun ḳo ṣaḳalum türbesine
Ṣaḳalumla taşaġum gāhī olur şûbede-bāz
Sürinürler küs ü kūna ṣaḳalumla ṭaşaġum
Ṣaḳalum oldı Behāyī ṭaşaġumla hem-rāz
K. 4
Der Ḥaḳḳ-ı Vaṣf-ı Ḫılāf-ı Cins
(Cinsler anlaşmazlığının vasfı hakkındadır)
Feᶜilātün/ Feᶜilātün/ Feᶜilātün/ Feᶜilün
Eylemek zümre-i nādān ile ülfet ne belā
Ehl-i ᶜirfān olana böyle rez[ā]let ne belā
Ḫod-pesend ehl-i nezāket geçinen nādāna
Meyl ü raġbet ne belā mihr ü muḥ̇abbet ne belā
Kendüden gayrıya ādem dėmeyen ḫar-tabᶜa
Yār olub muttaṣıl ünsiyyet [olur?] ne belā
Öñi her vażᶜı münāfıḳcasına ola anı(?)
Yār ṣanup envāᶜ-ı meveddet ne belā
Ol muḥabbet k’ola żımnında ġayret ẓāhir
Anıñ erbābına iẓhār-ı ṣadāḳat ne belā
Ol tevāżuᶜ [ki ola miḥnete(?) istihzā]
Anı iẓhār ėdeniñ vaẓᶜına raġbet ne belā
Ol riᶜāyet k’ola ālūde-i caᶜl u saḫte
Anı icrā ḳılanın ẕātına ᶜizzet ne belā
Olki ṭabᶜında taᶜaṣṣub görine anuñla
Yūsuf-ı vaḳt ise de ṭarḫ-ı uḫuvvet ne belā
Olki sermāye-i ᶜirfāna degüldür mālik
Geçine ḫāce aña lāy(?)-ı ẓarāfet ne belā
Olki ẕātında hünerden yoġiken hergiz es̱er
ᶜAyb-bīn olmaġı ᶜadd ėde nezāket ne belā
Ol ki faḫr eyleye ḫātır-şiken olmağla anıñ
ᶜIrżını ḫāṭırını ḥıfz u ṣıyānet ne belā
Ḥaṣılı böyle olan bī-ḫıred u bed-ḫūnuñ
Ṭarılup sözlerine buġ[ż] u ᶜadāvet ne belā
Sözine kendine ancılayın eşḫāṣıñ
İncinüp her birine ḳaṣd-ı ihānet ne belā
Her ne söylerse kişi kendi ṣıfātın söyler
Ġam çeküp ol söz içün renc ü meşaḳḳat ne belā
Ehl-i dilden geçinüp ᶜarif olan nādāna
Böyle aḫlāḳ-ı ẕemīme bu denāet ne belā
Lā-ubālī vu teklīfsiz olan iḫvāna
Bu ḳadar kibr ü tehevvürle bu ḥiddet ne belā
ᶜUḳalā kārı mıdır böyle dil-āzār olmaḳ
Ḥilm u refᵓet var iken ḫışm u ḫuşūnet ne belā
Ne beter her kişiniñ ḫāṭırını taᶜmīḳden
Nefs ü şeyṭāna uyup ḫalḳa ḥaḳaret ne belā
Ādemiñ zīver-i ẕāti es̱er-i nīkūdur
Bu ḳadar bed ṣıfat [u] dürüştī-ḫaṣlet ne belā
ᶜĀrif-i pāk-naẓar merd-i ḳabāḥat-fehmin
Görine kendü vücūdunda kabāḥat ne belā
Bu felāket feleküñdür niye erbāb-ı dile
Ġayrıdan yoḳ yere beyhūde şikāyet ne belā
Gūş ider var ise şekevātı felekden eyle
Sitem-i zümre-i nādānı hikāyet ne belā
Şeref-i necm-i saᶜādet es̱er ėtmez çünkim
Ehl-i ᶜirfāne bu tātar-ı naḫvet ne belā (?)
Sebeb-i nekbet ise ehl-i kemāl u hüneri
Muttaṣıl kesb-i kemāl ėtmege himmet ne belā
Bāᶜis̱-i devlet ise cehl ü ḥamāḳat kişiye
Yā bu taḥṣīl-i hüner ḳılmaġa zaḥmet ne belā
Ṭayy olunsa nola tōmār-ı şikāyet demidür
Gerdiş-i çerḫa bu isnād u bu töhmet ne belā
Her ne hālet ki irer ādeme kendindendür
Ġayrıdan ẓann ėdüp ol hāli isāet ne belā
Olmasa sende ḫaṭā böyle sitem görmez idüñ
Nefsüñ ıṣlāh ėde göre ġayra naṣı̄ḥat ne belā
Her kesüñ çünki sözinden bilinür aḥvāli
Bir bölük tāife ḥaḳḳında mezemmet ne belā
Cānib-i ḫıṣmı yüri ḥoḳḳa hevāle(?) eyle
Bu ḳadar çekdigüñ endūh [u] ḳasāvet ne belā
K. 5
der-Ḥaḳḳ-ı Bed-Siriştān-ı Ḫar-Mizāc
(Kötü tabiatli ve eşek mizaçlılar hakkındadır)
Feᶜilātün/ Mefâilün/ Feᶜilün
Yine bir boḫ-ı ẓarīf u ḫar çelebī
Oldı ᶜibret-nümā-yı her çelebī
Bir sebük ser-sefīh-ı ṭurfa-liḳā
Bir şebek çehreli şeber çelebī
Bir edebsiz ḥicābı yok yüzsüz
Bir çebel ḳaḥbeden beter çelebī
Aġzı kendide küs gibi murdār
Nefesi boḳ gibi kokar çelebī
Görmedüm böyle bir köpükli deli
Böyle bir ṣalyalar ṣaçar çelebī
Ṣaḳınuñ söyler iken aġzından
Çımḳırur nāgehān ṣıçar çelebī
Faḫr ėdüb naḳl ėder sikildigüni
Götini her kese açar çelebī
Gerçi ol rīş ile o ṣurat-ıla
Bir müzellef civān geçer çelebı̇̄
Bī-maḥal şīvesin görenler der
Seni de şimdi kim siker çelebī
Yüzine zen gibi ḳızılca sürüp
Saçına saç baġı daḳar çelebī
Ḥāṣılı sikdürünce kendüsini
Nice biñ dürlü vażᶜ ėder çelebī
Bir yaraḳ bulmadı murādınca
Bunca gündür ki ḳan işer çelebī
Bu taḥassür aña vėrüb zaḥmet
Ḥāṣıl eylerse derd-i ser çelebī
Ḥırṣ-ıla hep eşeklerüñ sikini
Ḳoparur götine sokar çelebī
Ėtmek ile ekābire taḳlīd
İbneye uğramış meger çelebī
Derdine çāre olmaz ise eger
Bu marażla ölür gider çelebī
Beẕl-i māl ėderek bėlin baṣana
Cümle eşyāsını ṣatar çelebī
Nice yol-bāz olur görüñ bir gün
ᶜAcemī çaylaġa döner çelebī
Zuᶜmını gör ki nesne bilmez iken
Maᶜrifetden virür ḫaber çelebī
Yāve-gūluk ṣanur nezāketdür
Kürd ü Gürcī ne herze yer çelebī
Tā ki kīr-i ḫumārı bī-pervā
Yėmeden ėtmeye ḥaẕer çelebī
Tā ki muġlimleri żıyāfet içün
Ḫarc ėde nice sīm ü zer çelebī
Müflis ü bī-nevā nekbet iken
Eyleye yollar üzre cer çelebī
Bulmaya bir ḳapu vu pāre-i nān
Ola ᶜālemde der-be-der çelebī
M. 1
der-Ḥaḳḳ-ı Sālūs-Nümā Kerāmet-Fürūş
(Keramet satan ve gereksizlik yapan hakkındadır)
mefûlü/mefâîlü/mefâîlü/feûlün
Ḥikmetle ḳoyan her dil-i rūşende kerāmet
Vėrmiş nice mecnūn-ı ḫıred-mende kerāmet
Ammā ḳomamış zerre ḳadar sende kerāmet
Lāf urma ṣaḳın dėme var bende kerāmet
Ḥāşā ki ola cāhil-i bī-ḳanda kerāmet
Ey gidi ḫar ḳanda eşek ḳanda kerāmet
Āyine-i pür-jengüñ dili pāk edemezsin
Rafᶜ-ı ṭaleb-i tabᶜ-ı hevesnāk ėdemezsin
Naḳd-ı heves-i leẕẕeti imsāk ėdemezsin
Ẕevḳ-i niᶜam u ḥaddini idrāk ėdemezsin
Ḥāşā ki ola cāhil bī-ḳanda kerāmet
Ey gidi ḫar ḳanda eşek ḳanda kerāmet
Hey ᶜavratını sikdiğim alçak puzeveng
Bī-kārların bāṭıl-ı bī-gayret-i nengi
Ḥaḳ söyle ne ḳarşu ḳoyub eyleme cengi
Esrār-ı Ḫudāyı ne bilür her deli bengı̄
Ḥāşā ki ola cāhil-i bī-ḳanda kerāmet
Ey gidi ḫar ḳanda eşek ḳanda kerāmet
Meyḫāne-i dehrüñ geçinüp mest u ḫarābı
Ṣu gibi içer bulduġı dem müft şarābı
Rafᶜ ėtmek ile ṣūret-i ṭāhirde ḥicābı
Ṣanma ki olur cilve-gehüñ taḫt-ı ḳabāsı
Ḥāşā ki ola cāhil bī-ḳanda kerāmet
Ey gidi ḫar ḳande eşek ḳanda kerāmet
Sen nekbet-i iflāsı riyāżet mi ṣanursın
Sermaye-i ẕilletdür a devletmi ṣanursın
Beyhūde ḫayālātı kerāmetmi ṣanursın
Efsāne vü vesvāsı ḥaḳīḳatmi ṣanursın
Ḥāşā ki ola cāhil-i bī-ḳanda kerāmet
Ey gidi ḫar ḳanda eşek ḳanda kerāmet
Der ḥaḳḳ-ı mīdehedān
(Pasifler hakkındadır)
feilātün/feilātün/feilātün/feilün
Şimdi yüz miḥnetle ġam bizi öldürse maḥal
Ki sikiş ᶜilmini taḥṣīlde olduk echel
Gerçi kim olmuş idük ebşet u ḫulf evvel
Līk ber vefḳ-i murād olamaduk mustaᶜmel
Mī-dehed olmayıcaḳ ėrmez imiş devlete el
Ḫalḳa göt vermeġi beyhūde ṣanurḍuk evvel
Bende sik ẕevḳine şimden geri ᶜuryān olayım
Muġlimān zümresine bende vü fermān olayım
Göt siken ᶜārife biñ cānıla ḳurbān olayım
Beẕl-i kūn eylemede ᶜaleme destān olayım
Mī-dehed olmayıcaḳ ėrmez imiş devlete el
Ḫalḳa göt vermeġi beyhūde ṣanurḍuk evvel
Kim siker beni dėyü nefsiñi iżlāl ėtme
Kendü öz cānıñ içün böyle yaman ḳāl ėtme
Ere bir muġlimi yol götiñi baṭṭāl ėtme
Be-meded kendiñi sikdirmede ihmāl ėtme
Mī-dehed olmayıcaḳ ėrmez imiş devlete el
Ḫalḳa göt vermeġi beyhūde ṣanurḍuk evvel
Pāk-dāmān olanuñ ṭāliᶜ yār olmaz imiş
Naḳd-i ᶜiṣmet kişiye māye-i kār olmaz imiş
Mīdehedlik gibi ᶜālemde şiᶜār olmaz imiş
ᶜİzzet [u] cāha bunuñ gibi medār olmaz imiş
Mī-dehed olmayıcaḳ ėrmez imiş devlete el
Ḫalḳa göt vermeġi beyhūde ṣanurḍuk evvel
Bir büt-i sı̇̄m-teni sikse ḳaçan bir muġlim
Olur ol ġonce-dehen faḳr u fenādan sālim
Kendüñi sen de Behāyı̇̄ gibi sikdür dāim
Ḥāṣılı devlet-i dünyāya sikilmek lāzım
Mī-dehed olmayıcaḳ ėrmez imiş devlete el
Ḫalḳa göt vermeġi beyhūde ṣanurḍuk evvel
Der ḥaḳḳ-ı dede
(Dede hakkındadır)
fāilātün/fāilātün/fāilātün/fāilün
Zümre-i eşrāfdan her şeb gezek eksük degül
Birbirin her gün żiyāfet eylemek eksük degül
Gerçi her ṣoḥbetde bir dūn-ı muġek eksük degül
Meclis-i ᶜirfānda hīç bir eşek eksük degül
Ḥāṣılı ehl-i dile cevr-i felek eksük degülḲanda varsaḳ bir dede bir dünbelek eksük degül
Mesken oldı şimdi dervīşāne eşrāfıñ evi
Ber-ṭarafdur gūşe-i ᶜuzletde olmaḳ münzevī
Oldı bunlar miḥnet-i ṣūrı̄ belā-yı maᶜnevī
Ḳandakim varsañ muḳarrer nāy-zen bir mevlevī
Ḥāṣılı ehl-i dile cevr-i felek eksük degül
Ḳanda varsaḳ bir dede bir dünbelek eksük degül
ᵓĀlem içre bir nefes ehl-i dile rāḥatmı var
Yā ḥużūr ile nihānī ṣohbete fırṣatmı var
Bir s̱aḳīl u bī nevā ḫarsız meger ṣoḥbetmi var
Def ü nay u dünbeleksiz şimdi cemᶜiyyetmi var
Ḥāṣılı ehl-i dile cevr-i felek eksük degül
Ḳanda varsaḳ bir dede bir dünbelek eksük degül
Eyler oldı mevlevīler ehl-i dünyāya hücūm
Hāşe lillāh kim buña rāżī ola monlā-yı rūm
Sūrda mātemde eyler bunlar icrā-yı rüsūm
ᶜĀlemi ṭutdı ṣadā-yı nāy u dünbelek ḳudūm
Ḥāṣılı ehl-i dile cevr-i felek eksük degül
Ḳanda varsaḳ bir dede bir dünbelek eksük degül
Ṭutdı dünyāyı ṭoġanīnüñ kemāl-i şöhreti
Şimdi oldur ehl-i dünyānuñ medār-ı devleti
Şolḳadar oldı mürīdān-ı muḥibbiñ kes̱reti
Her biri bir ḫāneye vermekde dāyim s̱ıḳleti
Ḥaṣılı ehl-i dile cevr-i felek eksük degül
Ḳanda varsaḳ bir dede bir dünbelek eksük degül
Der şerᶜī ve merᶜī
(Şerᶜı̄ ve merᶜı̄ hakkındadır)
İki şāᶜir geldi rūma her biri bir maᶜnā dėr
Biri birinden sözi mümtāz u müstes̱nā dėr
Kīr-i ḫār görse biri vaṣf eyleyüb surnā dėr
Kūn-ı pāpā birisi künbed-i mīnā dėr
Şīşe-i pür-şāşe şerᶜī sāġar-ı ṣahbā dėr
İt poḫın görürse merᶜī ḥalvā dėr
Birisi ters-i ḫumārı dārū-yi şı̄r ṣanur
Ḫastenüñ ḳārūresin bādeyle pür-sāgar ṣanur
Āb-gīne görse ger bir bilūr-ı ter ṣanur
Böyle iken her biri kendin hüner-perver ṣanur
Şīşe-i pür-şāşe şerᶜī sāġar-ı ṣahbā dėr
İt poḫın görürse merᶜī ḥalvā dėr
Biri farḳ etmez girībānı ile dāmānını
Biri teşḫīṣ eylemez destārdan ṭumanını
Görmedi kimse cihānda anlarıñ aḳrānını
Ol iki fāżıl efendiniñ görüñ ᶜünvānını
Şīşe-i pür-şāşe-i şerᶜī sāġar-ı ṣahbā dėr
İt poḫın görürse merᶜī ḥalvā dėr
Birisi farḳ eylemez māhiyyet-i eşyā nėdür
Birisi fehm eylemez ṣūret nėdür maᶜnā nedür
Ṣorṣalar bilmez birisi poḫ nėdür ḥ̇alvā nėdür
İkisi de ebleh u lā yaᶜḳil u dīvānedür
Şīşe-i pür-şāşe şerᶜī sāġar-ı ṣahbā dēr
İt poḫım görürse merᶜī ḥalvā dėr
Ḥaḳ budur şerᶜī efendi fażlın ėtmişdür ᶜıyān
Anda olmuş bī-tekellüf ᶜilm u ᶜirfān tevᵓāmān
Merᶜīnüñ daḫı olur mı cevher-i ẕātı nihān
Ol iki monlālaruñ ᶜaybı budur ancaḳ hemān
Şīşe-i pür-şāşe şerᶜī sāġar-ı ṣahbā dėr
İt poḫım görürse merᶜī ḥalvā dėr